Japonya"nın Kushimoto (Kuşimato) kıyılarındaki kayalıklar ise Türk denizcilik tarihinin en büyük facialarından birine sahne oldu 117 yıl önce. Kushimoto açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Firkateyni Oshima adasındaki Kashinozaki deniz fenerinin açıklarında, 16 Eylül 1890’da sabaha karşı kayalara çarparak battı Türk-Japon ilişkilerinin temelini atan “Ertuğrul” şehitleri Kushimato’da yatıyor.

Sefere hazırlandığı sırada 25 yaşında bulunan Ertuğrul, Japonya gezisi için seçilmesinden takriben bir yıl evvel onarım ve havuz görmüştü. Özellikle ahşap kısımları yenilenmiş fakat makine ve kazanlarının altına isabet eden kısımlara dokunulmamıştı.
1887 yılında, Japon İmparatoru Meiji'nin yeğeni Prens Akihito Komatsu, bir Avrupa gezisi dönüsünde İstanbul’da II. Abdülhamit'i ziyaret eder. Japonya, Shogun döneminde yaklaşık 300 sene dünyaya kapalı kaldıktan sonra, İmparator Meiji ile dünyaya açılmaya başlamış, gözünü açar açmaz karşısında bulduğu ABD, İngiltere, Çin ve Rusya dışındaki ülkeleri de tanımak istemektedir. II. Abdülhamid, bu ziyaretin ardından Japonya’ya bir heyet gönderilerek iade-i ziyaret yapılmasını emretmişti. Gemi II. Abdülhamid’den Japon İmparatoruna mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürecekti. O dönemde hızla güçlenen Japonya ile iyi ilişkiler kurulması, iki İmparatorluğun da ortak tehdidi Rusya'ya iyi bir gözdağı verecektir. Nitekim Japonya, birkaç sene sonra bir deniz savaşında Rus donanmasını perişan etmiş, bu zafer 50 yıl sürecek Asya'daki Japon emperyalizminin tırmandırıcısı olmuştur.
Ancak, bu ziyaretin ikinci bir gündem maddesi daha vardır. Daha önceleri Rusya’ya karşı bir müttefik sayılabilecek İngiltere, birkaç yıl önce Mısır’ı işgal etmiş, Arapları da Osmanlıya karşı kışkırtmaya başlamıştır. Hilafeti Osmanlı’nın zorla Araplardan aldığını ve Müslüman dünyasının Osmanlı hilafetini kabul etmemesi gerektiğini öne sürmektedir. Garp cephesinde kaybetmesi kesin görünen Osmanlı için Abdülhamit’in kafasında bir çıkış planı vardır; Asya'da kök salan İngiliz İmparatorluğu'nun idaresi altındaki Müslüman toplumlarında bir nabız yoklamak, İslam dünyasının sadece Araplardan ibaret olmadığını, Asya'daki Müslümanların da İngiliz sömürgesindense, Osmanlı hilafetini benimseyebileceğini göstermek. Bu amaç için, Japonya'ya bir "iade-i ziyaret" heyeti göndermek çok iyi bir fikirdir. Japonya ile ilişkiler kuvvetlendirilirken, geminin yolda ikmal için uğrayacağı Müslüman limanlardaki atmosfer, İmparatorluğun geleceği için önemli bir gösterge olacaktır.
Gemiye, İmparator Meiji'ye sunulacak hediyeler ile birlikte, o dönem Bahriye Mektebi'nin (Deniz Harp Okulu) en iyi mezunları da bindirilmiş, böylece uzun seyir tecrübesi kazanmaları amaçlanmıştır. Gemiye çoğu marangoz ustası yaklaşık 500 tayfa verilmiş, yol boyunca çürümesi beklenen tahtaları değiştirerek, yamayarak gemiyi desteklemeleri istenmiştir.
Ertuğrul Fırkateyni, Temmuz 1889’da İstanbul’dan yola çıktı. Güzergahı boyunca çeşitli limanlara uğrayarak seyahat ediyordu. 1889 Ekiminde İngiliz sömürgesi altında, ancak nüfusunun yarısı Müslüman olan Bombay'a ulaşır. Ertuğrul'un Hindistan'a geleceği, Müslüman toplum arasında bir efsane gibi yayılmıştır ve Lahor'dan, Delhi'den, Haydarabad'dan on binlerce Müslüman Bombay'a akın eder. Gemi limanda ziyarete açılır ve bir hafta içinde 150,000 kişi gemiyi ziyaret eder. Gemi yoluna devam edip Kasımda Seylan’ın başkenti Kolombo'ya ulaşır. Yolda çeşitli yerlerinden su almaya başlasa da, ziftli bezler ve kalaslarla durum idare edilir. Gemi, bir cuma sabahı Kolombo'ya varır ve mürettebat cuma namazını kılmak için topluca gemiden inince halkta müthiş bir coşku uyanır. Seylan Genel Valisi, 300.000 nüfusu olan Kolombo'da 200.000 kişinin gemiyi ziyaret etmek istediğini söyler. Fırkateyn Singapur’a vardığında Kafile Başkanı Albay Osman Bey Amiralliğe terfi ettirildi. Kafile, uğradığı ülkelerin halkları ve Müslümanlar tarafından görkemli sevgi gösterileriyle karşılanıyor, gemiyi kimi zaman binlerce kişiden oluşan gruplar ziyaret ediyordu. Gemi, 11 ay sonra 7 Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanına vardı. Limanda gemiyi, Abdülhamit'i ziyaret eden Prens Komatsu'nun temsilcisi karşılamış.O günlerde halen yabancıların Japonya içinde dolaşması serbest olmadığından, Yokohama'da kendilerine tahsis edilen yere yerleşmişler.
Ancak, bu ziyaretin ikinci bir gündem maddesi daha vardır. Daha önceleri Rusya’ya karşı bir müttefik sayılabilecek İngiltere, birkaç yıl önce Mısır’ı işgal etmiş, Arapları da Osmanlıya karşı kışkırtmaya başlamıştır. Hilafeti Osmanlı’nın zorla Araplardan aldığını ve Müslüman dünyasının Osmanlı hilafetini kabul etmemesi gerektiğini öne sürmektedir. Garp cephesinde kaybetmesi kesin görünen Osmanlı için Abdülhamit’in kafasında bir çıkış planı vardır; Asya'da kök salan İngiliz İmparatorluğu'nun idaresi altındaki Müslüman toplumlarında bir nabız yoklamak, İslam dünyasının sadece Araplardan ibaret olmadığını, Asya'daki Müslümanların da İngiliz sömürgesindense, Osmanlı hilafetini benimseyebileceğini göstermek. Bu amaç için, Japonya'ya bir "iade-i ziyaret" heyeti göndermek çok iyi bir fikirdir. Japonya ile ilişkiler kuvvetlendirilirken, geminin yolda ikmal için uğrayacağı Müslüman limanlardaki atmosfer, İmparatorluğun geleceği için önemli bir gösterge olacaktır.
Gemiye, İmparator Meiji'ye sunulacak hediyeler ile birlikte, o dönem Bahriye Mektebi'nin (Deniz Harp Okulu) en iyi mezunları da bindirilmiş, böylece uzun seyir tecrübesi kazanmaları amaçlanmıştır. Gemiye çoğu marangoz ustası yaklaşık 500 tayfa verilmiş, yol boyunca çürümesi beklenen tahtaları değiştirerek, yamayarak gemiyi desteklemeleri istenmiştir.
Ertuğrul Fırkateyni, Temmuz 1889’da İstanbul’dan yola çıktı. Güzergahı boyunca çeşitli limanlara uğrayarak seyahat ediyordu. 1889 Ekiminde İngiliz sömürgesi altında, ancak nüfusunun yarısı Müslüman olan Bombay'a ulaşır. Ertuğrul'un Hindistan'a geleceği, Müslüman toplum arasında bir efsane gibi yayılmıştır ve Lahor'dan, Delhi'den, Haydarabad'dan on binlerce Müslüman Bombay'a akın eder. Gemi limanda ziyarete açılır ve bir hafta içinde 150,000 kişi gemiyi ziyaret eder. Gemi yoluna devam edip Kasımda Seylan’ın başkenti Kolombo'ya ulaşır. Yolda çeşitli yerlerinden su almaya başlasa da, ziftli bezler ve kalaslarla durum idare edilir. Gemi, bir cuma sabahı Kolombo'ya varır ve mürettebat cuma namazını kılmak için topluca gemiden inince halkta müthiş bir coşku uyanır. Seylan Genel Valisi, 300.000 nüfusu olan Kolombo'da 200.000 kişinin gemiyi ziyaret etmek istediğini söyler. Fırkateyn Singapur’a vardığında Kafile Başkanı Albay Osman Bey Amiralliğe terfi ettirildi. Kafile, uğradığı ülkelerin halkları ve Müslümanlar tarafından görkemli sevgi gösterileriyle karşılanıyor, gemiyi kimi zaman binlerce kişiden oluşan gruplar ziyaret ediyordu. Gemi, 11 ay sonra 7 Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanına vardı. Limanda gemiyi, Abdülhamit'i ziyaret eden Prens Komatsu'nun temsilcisi karşılamış.O günlerde halen yabancıların Japonya içinde dolaşması serbest olmadığından, Yokohama'da kendilerine tahsis edilen yere yerleşmişler.
Birkaç gün sonra komutan Osman Bey, kaptan Ali Bey ve üst düzey heyet, İmparatoru ziyaret amacıyla Tokyo'ya götürülmüşler. Japon İmparatoru, Türk amiralini ve heyetini görkemli bir şekilde karşıladı. Şehir halkı Türk amiralinin saray arabası ile İmparatorun yanına gidişini sevgi gösterileriyle takip etti. Osman Beyin saray ziyareti ve resmi temasları da çok başarılı geçmiş ve Osman Bey, İmparator, Prensler ve Savaş Bakanı ile görüşmüş .Arkasından gelen resmi davetler, yemekler, balolar çok iyi geçmiş ve Japonya'daki Osmanlı heyeti ülkenin ileri gelenlerinin, soylu ailelerin ilgi odağı olmuş Osmanlı heyeti 2-3 haftayı Tokyo'da geçirmişler.
Temmuz ayında, birkaç hafta sonra tayfalardan birisi koleraya yakalanarak hayatını kaybetmiş; Japonya'da kolera görülmediği için gemi hemen kontrole alınmış ve cesedin yakılması istenmiş. Osman Bey, dinen cesedin yakılamayacağını, gömülmesi gerektiğini, ama denize de defnedebileceklerini söylemiş. Japon yetkililer, cesedin ancak körfez dışında denize atılmasını kabul etmişler. Nitekim, tayfanın cesedi Yokohama körfezinin dışında denize atılmış,gemide yayılıp 36 kişi daha hastalanınca, gemi uzak bir bölgede karantinaya alınmış, ama salgının önü alınana kadar da 12 denizci şehit olmuş ve cesetleri yakılmış.
Bu uzun seferde yaşadıkları bin bir güçlük ve zorluk Ertuğrul’un yiğit denizcilerini yıldırmamışsa, da gemi materyal olarak kifayetinden büyük ölçüde kaybetmiş ve pek çok yerinden de çürümüştü. Osman Paşa, gemisinin bu durumunu daha Singapur’dayken çok iyi değerlendirmiş ve bunu Bahriye Bakanlığı’na bildirmişti. Bakanlık da paşanın görüşlerine katılmış fakat bu defa seyrin devamı için ısrar sırası, Süveyş’tekinin aksine, bakanlıktan saraya intikal etmişti. Bu manasız ve şuursuz inatta ısrar da Ertuğrul’un feci sonunu hazırlamıştı.
Temmuz ayında, birkaç hafta sonra tayfalardan birisi koleraya yakalanarak hayatını kaybetmiş; Japonya'da kolera görülmediği için gemi hemen kontrole alınmış ve cesedin yakılması istenmiş. Osman Bey, dinen cesedin yakılamayacağını, gömülmesi gerektiğini, ama denize de defnedebileceklerini söylemiş. Japon yetkililer, cesedin ancak körfez dışında denize atılmasını kabul etmişler. Nitekim, tayfanın cesedi Yokohama körfezinin dışında denize atılmış,gemide yayılıp 36 kişi daha hastalanınca, gemi uzak bir bölgede karantinaya alınmış, ama salgının önü alınana kadar da 12 denizci şehit olmuş ve cesetleri yakılmış.
Bu uzun seferde yaşadıkları bin bir güçlük ve zorluk Ertuğrul’un yiğit denizcilerini yıldırmamışsa, da gemi materyal olarak kifayetinden büyük ölçüde kaybetmiş ve pek çok yerinden de çürümüştü. Osman Paşa, gemisinin bu durumunu daha Singapur’dayken çok iyi değerlendirmiş ve bunu Bahriye Bakanlığı’na bildirmişti. Bakanlık da paşanın görüşlerine katılmış fakat bu defa seyrin devamı için ısrar sırası, Süveyş’tekinin aksine, bakanlıktan saraya intikal etmişti. Bu manasız ve şuursuz inatta ısrar da Ertuğrul’un feci sonunu hazırlamıştı.
Ertuğrul Fırkateyni, Japon sularında kaldığı üç ay boyunca etrafındaki binlerce Japon kayığına 50 kişilik bandosuyla konserler verdi. Nihayet geri dönüş yolculuğu için hazırlıklar tamamlandı. Eylül, Japonya ve civarında tayfun dönemidir. Yola çıkılacağı gün Japon Bahriyesinin tayfun uyarısına rağmen, Osman bey, bu konuda uyarılar aldıysa da, kolera salgınının moral bozukluğu, maddi olanaksızlıklar ve dönüş yolunda kendilerini bekleyen misyon yüzünden denize açılma kararı almış. Ertuğrul Fırkateyni planlandığı gibi 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan ayrıldı.
Kushimoto açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Firkateyni Oshima adasındaki Kashinozaki deniz fenerinin açıklarında, 16 Eylül 1890’da sabaha karşı kayalara çarparak battı. Kazadan sadece 69 denizci kurtulabildi, Amiral Osman Bey de dahil diğer 500 küsur Türk denizcisi hayatını kaybetti.

Kazada ölenlerin anısına Kushimoto’da bir Anıt yapılmıştır. İlk anıt Japonlar tarafından 1891’de dikilirken, 1929 yılında yine Japonlar tarafından genişletilmiştir. Şehitlik Anıtı, 3 Haziran 1929 tarihinde Japon İmparatoru tarafından da ziyaret edilmiştir. 1937’de Türkiye tarafından restore edilen anıt önünde her yıl düzenli olarak anma törenleri yapılmaktadır.
Kushimoto kasabası Mersin ve Yakakent ile kardeş şehirdir. Kushimato’da bir de müze bulunmaktadır. 1974 yılında inşa edilen "Türk Müzesi"nde Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, gemideki asker ve komutanların fotoğrafları ve heykelleri bulunmaktadır
Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü, Yapı Kredi Emeklilik ve Türkiye Sualtı Arkeoloji Vakfı, Japonya açıklarında 1890'da batan Ertuğrul firkateyninin çıkarılması için çalışmalarına başlamıştır. Ertuğrul projesinin amacı memleketlerinden 10 bin kilometre uzakta yatan bu kahraman denizcilerin hatıralarını canlandırmaktır. Firkateyn, cephaneleriyle birlikte çıkartılıp şehitliğin yanındaki müzede sergilenecek.