
Zamanın devlet büyükleri bunu önüne geçmek için konuyu incelemişler ve bu seyyar esnaflar Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli şehirlerinden gelenleridir. Öyleyse gerekli çare İstanbul’a yapılan bu akını önlemektir.Bu amaçla yapılan çalışmaların başında “ev göçü” diye tabir ettikleri hareketi önlemek gelmiştir. Çıkarılan çeşitli emirlere rağmen, şehre izinsiz girenler yakalanarak, geldikleri yerlere geri gönderilmişlerdir. Zamanla bu usul de istenilen sonucu vermeyince, İstanbul’a gelenler, isim ve belirli vasıflarıyla, kaydedilmeye başlanmıştır. Mürur denilen bir iç pasaportla ülke içinde seyahat edilir ve özellikle İstanbul’a gidebilmek için bu belge gerekirdi.Gelişigüzel yerleşimleri engellemek,vergi
yükümlülüğünden kaçışı, kaçak işçi ve işsiz akınını önlemeye yönelik olan bu uygulama 1908'de II. Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra kişisel özgürlüğe aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmıştır. İstanbul'da, şehre giriş-çıkışlar derbent noktalarından yapılmakta ve bu derbentlerde (günümüzün gümrük kontrol noktaları) görevli memurlar ( "Bostancu Kullukları" ve bunların başına da "Bostancubaşı" denir) sadece belli izinlerle gelenleri içeri sokulurdu. İstanbul'da aksi bir izni olmadıktan sonra, gelenler için ikametgâh izni de sadece 2 gün ile sınırlıydı. Eskinin giriş-çıkış kontrol noktaları da hâlâ şehirdeki o adlarla anılan semtlerdir: Bostancı, Derbent, Karagümrük...
Ele geçen çeşitli belgelere göre; yapılan kontroller sırasında, evvelce İstanbul’dan çıkarılan kişilerin tekrar geri geldikleri tesbit edilmiş ve anlaşılmıştır ki, bu aklın sonucu İstanbul’un nüfusu gün geçtikçe çoğalacak ve şehrin ihtiyaçları da artacaktır. Bu açıdan ele alınan sorun daha sıkı kontrol yapılması gerektiğini ortaya koymuştur. Fakat bütün bunlara rağmen, sonraki yıllarda da bu akını önlemek amacıyla çıkarılan emirlerin varlığı, soruna bir çözüm yolu bulunmadığının en açık örneğidir.
yükümlülüğünden kaçışı, kaçak işçi ve işsiz akınını önlemeye yönelik olan bu uygulama 1908'de II. Meşrutiyetin ilan edilmesinden sonra kişisel özgürlüğe aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmıştır. İstanbul'da, şehre giriş-çıkışlar derbent noktalarından yapılmakta ve bu derbentlerde (günümüzün gümrük kontrol noktaları) görevli memurlar ( "Bostancu Kullukları" ve bunların başına da "Bostancubaşı" denir) sadece belli izinlerle gelenleri içeri sokulurdu. İstanbul'da aksi bir izni olmadıktan sonra, gelenler için ikametgâh izni de sadece 2 gün ile sınırlıydı. Eskinin giriş-çıkış kontrol noktaları da hâlâ şehirdeki o adlarla anılan semtlerdir: Bostancı, Derbent, Karagümrük...

27 Safer 975 (Eylül 1567) yılında ilk defa olarak İstanbul’a gelip, yerleşme yasağı konduğu halde, aşağıda örneği verilen belge ise 9 Rebeiülevvel 1147 (Ağustos 1731) tarihini taşıyor.
BELGE
“Eski devlet büyükleri zamanında Anadolu ve rumeli taraflarından vergi veren halk vilayetlerini terk ile İstanbul’a gelip hanlarda, bostanlarda, bekar odalarında, manav ve sebzeci dükkanlarında oturup ve kimisi tablakâr(başında tabla ile ufak tefek şeyler satan gezici esnaf bir nevi işportacı) olup İstanbul’da bu kadar başıboş kalabalık yapmaları düzensizlik doğmasına sebep olduğundan,çıkan ferman gereğince, böyle başıboş kimselerden gerek İstanbul içinde gerek haricinde hanlarda, dükkanlarda, bostanlarda ve diğer yerlerde bulunanlar, Yeniçeri Ağası ve Kadı tarafından tayin olunan mübaşir(geçici bir vazife alarak bazı emirleri götüren ve tatbik yetkisinde olan kimse) aracılığıyla incelenip, araştırılarak tek tek isim ve tarifeleriyle deftere yazıp birbirlerine kefil ettikten sonra adı geçen defterin bir kopyası baş muhasebeye kaydedilerek, bir sureti de Yeniçeri Ağası tarafından alınmış ve bu şekilde düzen verilmişti.Halâ dilekçe veren küfeci taifesi, İstanbul şehrinin, Allah’a şükür, her mahalle ve her köşelerinde bakkal, manav ve sebzeci dükkanları vardır. Küfe ile yiyecek bibi şeyler gezdirmenin asla lûzumu olmadığı halde, bir zamandan beri, Anadolu’dan çift ve çubuklarını bırakarak İstanbul’a bu maksatla, yaklaşık yedi sekiz bin kadar yalnız ve bekar kişi gelip, toplanmıştır.Bu durum yiyecek ve zahirenin kıtlığına ve gereksiz sıkıntıya sebep olduğundan bu gibi küfeci taifesi, hem vilayetlerine geri döndürülüp çift ve çubuklarıyla uğraşmaları, hem de devlet merkezi olan İstanbul’un bu nüfus artışı sıkıntısından kurtulması için 1147(1731) senesinde İstanbul’un içinde ve dışında olan bu küfeciler Yeniçeri Ağası aracılığıyla tamamen işlerinden men edilip ve bu şekilde düzen verilmiş bulunduğundan bunlar ne bir yere kaydedilmiş ve ne de adı geçen deftere dahil olunmuşlardır. Durumlarının niteliği açıklandığı üzere, bu nizam geçerli tutulup,aksinden korunun diye çıkarılan yazılı padişah emri gereğince, bu düzene devam edebilecek ve gerekli nizam olarak tutulacaktır.Aksinden kaçınmak üzere başmuhasebeye kayd ile gereğinin yapılması için İstanbul Kadısı Efendiye ve Yeniçeri Ağasına başka başka divandan emir verebilmek için çıkan ferman gereğince kaydolmakla Divan-ı Hümâyun tarafından emirler yazılması için bu kağıt verildi.”
Fi 9 Rebiüevvel sene 1147
(Ağustos 1731)
Mühür
İşte 400 yılı aşkın bir süredir iktisadi koşulların yetersizliği büyük şehirlerde çalışmak ve yaşamak arzusu büyüyen şehirlerin en önemli tehdit unsurlarını oluşturmaktadır.İstanbul'un nüfusu son 25 yılda 4 katına çıkmıştır. İşsizlik nedeniyle bir çok insan İstanbul'a göç etmiş, genelde şehir etrafında gecekondu mahalleleri oluşturmuştur. Vize uygulamasının doğru olmayacağı kanaatindeyim.Tarihi gerçekler de bunu apaçık ortaya koyuyor zaten. Herşeyden önce Anayasanın yerleşme ve seyahat hürriyeti maddelerine aykırı bir uygulama. İstanbul'a yapılan yatırımların diğer şehirlere de yapılmasıyla göç önlenebilir. İstanbul’a göçü engellemenin tek yolu Anadolu’yu kalkındırmaktır.
KAYNAKÇA
BELGE
“Eski devlet büyükleri zamanında Anadolu ve rumeli taraflarından vergi veren halk vilayetlerini terk ile İstanbul’a gelip hanlarda, bostanlarda, bekar odalarında, manav ve sebzeci dükkanlarında oturup ve kimisi tablakâr(başında tabla ile ufak tefek şeyler satan gezici esnaf bir nevi işportacı) olup İstanbul’da bu kadar başıboş kalabalık yapmaları düzensizlik doğmasına sebep olduğundan,çıkan ferman gereğince, böyle başıboş kimselerden gerek İstanbul içinde gerek haricinde hanlarda, dükkanlarda, bostanlarda ve diğer yerlerde bulunanlar, Yeniçeri Ağası ve Kadı tarafından tayin olunan mübaşir(geçici bir vazife alarak bazı emirleri götüren ve tatbik yetkisinde olan kimse) aracılığıyla incelenip, araştırılarak tek tek isim ve tarifeleriyle deftere yazıp birbirlerine kefil ettikten sonra adı geçen defterin bir kopyası baş muhasebeye kaydedilerek, bir sureti de Yeniçeri Ağası tarafından alınmış ve bu şekilde düzen verilmişti.Halâ dilekçe veren küfeci taifesi, İstanbul şehrinin, Allah’a şükür, her mahalle ve her köşelerinde bakkal, manav ve sebzeci dükkanları vardır. Küfe ile yiyecek bibi şeyler gezdirmenin asla lûzumu olmadığı halde, bir zamandan beri, Anadolu’dan çift ve çubuklarını bırakarak İstanbul’a bu maksatla, yaklaşık yedi sekiz bin kadar yalnız ve bekar kişi gelip, toplanmıştır.Bu durum yiyecek ve zahirenin kıtlığına ve gereksiz sıkıntıya sebep olduğundan bu gibi küfeci taifesi, hem vilayetlerine geri döndürülüp çift ve çubuklarıyla uğraşmaları, hem de devlet merkezi olan İstanbul’un bu nüfus artışı sıkıntısından kurtulması için 1147(1731) senesinde İstanbul’un içinde ve dışında olan bu küfeciler Yeniçeri Ağası aracılığıyla tamamen işlerinden men edilip ve bu şekilde düzen verilmiş bulunduğundan bunlar ne bir yere kaydedilmiş ve ne de adı geçen deftere dahil olunmuşlardır. Durumlarının niteliği açıklandığı üzere, bu nizam geçerli tutulup,aksinden korunun diye çıkarılan yazılı padişah emri gereğince, bu düzene devam edebilecek ve gerekli nizam olarak tutulacaktır.Aksinden kaçınmak üzere başmuhasebeye kayd ile gereğinin yapılması için İstanbul Kadısı Efendiye ve Yeniçeri Ağasına başka başka divandan emir verebilmek için çıkan ferman gereğince kaydolmakla Divan-ı Hümâyun tarafından emirler yazılması için bu kağıt verildi.”
Fi 9 Rebiüevvel sene 1147
(Ağustos 1731)
Mühür
İşte 400 yılı aşkın bir süredir iktisadi koşulların yetersizliği büyük şehirlerde çalışmak ve yaşamak arzusu büyüyen şehirlerin en önemli tehdit unsurlarını oluşturmaktadır.İstanbul'un nüfusu son 25 yılda 4 katına çıkmıştır. İşsizlik nedeniyle bir çok insan İstanbul'a göç etmiş, genelde şehir etrafında gecekondu mahalleleri oluşturmuştur. Vize uygulamasının doğru olmayacağı kanaatindeyim.Tarihi gerçekler de bunu apaçık ortaya koyuyor zaten. Herşeyden önce Anayasanın yerleşme ve seyahat hürriyeti maddelerine aykırı bir uygulama. İstanbul'a yapılan yatırımların diğer şehirlere de yapılmasıyla göç önlenebilir. İstanbul’a göçü engellemenin tek yolu Anadolu’yu kalkındırmaktır.
KAYNAKÇA