ATATÜRK’Ü ANLAMADIK, ANLATAMADIK …

10 Kasım 2011, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bedenen aramızdan ayrılışının 73. Yılı. Geçen 73 senede ne Atatürk’ü  anlayabildik ne de anlatabildik... Bugün yapılan tartışmalar gösteriyor ki;  Atatürk, O’nu anlamaya çaba göstermeyenlerle, anlatmayı beceremeyenler arasında sıkışıp kalmıştır. Atatürk’ü gereğiyle anlamadığımız, anlatamadığımız, açtığı yolda sahip olduğumuz değerleri koruyup savunamadığımız için hepimiz  kusurluyuz.

10 Kasım'larda  salonlarda, okullarda , aynı şeyleri söyleyerek basmakalıp ve şekilcilikle dondurup, kalıplaştırırarak bir ''yas günü'' anlayışı içinde değerlendirme geleneğiyle devam etmek yerine; özeleştiri çerçevesinde O’nun açmış olduğu yolda ne kadar ilerleyebildğimizin muhasebesini yapmalıyız. Atatürk; değişen dünya koşulları içinde, halkın mutluluğunu, refahını daha ileri bir düzeye çıkarmayı her daim ülkü olarak edinmişti. Bizler, yani düşüncede “genç” kalanlar O’nun bu ülküsünü ne kadar tamamlayabildik ve devam ettirebildik?

 İçeride ve dışarıda yeni kuşakları Atatürk’ten uzaklaştırmak, Atatürk’ü etkisiz kılmak, Atatürk’ü unutturmak için yoğun bir çaba sarfedilmektedir.  1960’lardan itibaren  Mustafa Kemal’in düşüncesinin ve eyleminin asıl anlamından uzak, İnönücülükten bozma uyduruk ve yorumlarla bir takım düşünceler hâkim olmuş, 1980 ihtilâlindan sonra, bu düşüncelerin aklın ve bilimin rehberliğinden uzak dogmatik bir yapıya bürünmesiyle; Atatürk asker ve devlet adamı kimliğinden öteye gidememiştir. Oysa yabancıların gözüyle, Atatürk öncelikle bir düşünür olarak değerlendirilmiştir. Bunun sebebi, mesleki tanım olan asker veya devlet kimliğinden öte, öncelikle ortaya koyduğu düşüncelerin değerlendirilmesindendir. Atatürk’ün düşüncelerinin en belirgin özelliği, alıntı veya taklit olmayıp, ulusun koşullarına uygun ve özgün  oluşudur.

Atatürk, dogma düşüncelere karşı olduğunu her fırsatta söylemiştir. Düşüncelerin asla zorla kabul ettirilemeyeceğini savunmaktaydı. Halka ruh ve vicdanına uymayan hiçbir şey telkin edilemezdi. Fikirlerini anlatabilmek için Türk halkının hasletlerinden yararlanmıştır. O’na göre, Türk halkının gelenekleri, hayat anlayışı, hayat felsefesi mücadeleci ve özgürlükçüdür. Atatürk, bunu keşfetmiş, fikirlerini anlatabilmek için çoğunlukla bu yolu tercih etmiştir.

Atatürk, Türk gençliğine manevi miras olarak hiçbir katı düşünce, hiçbir dogma, hiçbir donmuş kalıplaşmış kural bırakmadığını her fırsatta dile getirmiş, mirasının, bilim ve akıl olduğunu ifade etmiştir. O’na göre dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiği iddia etmek, aklın ve bilimin gelişimini inkar etmektir. Düşünceler, zamanın gereklerine göre değişmelidir. Atatürk, temel eksen olarak akıl ve bilimin rehberliğini kabul edenlerin, manevi mirasçıları olacağını vurgulamaktadır.

Aradan geçen 73 yıla rağmen;  bugün hala  O’nun fikir sistemini ve bu sistemin kapsam ve sınırlarını tanımamaktayız. Atatürk anlaşılması zor bir lider değildir. Yaşadığı dönemde, yaptığı işlerde ortadadır. Anlamamak büyük bir gaflet, anlatamamaksa büyük bir beceriksizliktir.  Türk Devriminin mimarı olan Atatürk, gücünü Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın yaratmış olduğu tabandan alarak, Anadolu’yu yeniden sahiplenip, Batı’nın dört yüz yılda kat ettiği Rönesans, Reform, Çağdaşlaşma, Hümanizm ve kalkınma gibi hareketleri hızlandırmış, yirmi yıla sığdırmıştır. O’nun ortaya koymuş olduğu fikirler   evrensel niteliktedir. Fikirleri pek çok lidere ilham kaynağı olmuş,  tarihi aşamaların ve yaşadığı dönemin sınırlarını aşmıştır. Bütün yozlaştırma ve bölme çabalarına karşın, büyük bir mütefekkir olan Mustafa Kemal Atatürk; bugüne kadar fikirleriyle varlığını göstermiştir. Şimdi gençleri bekleyen görev; Atatürk düşüncesinin ve eyleminin özüne inmek ve O’nun gösterdiği hedefler doğrultusunda alıntı veya taklit fikirlerle değil,  ulusun koşullarına uygun ve özgün kararlarla hareket etmektir. Atatürk’ü anlamanın ve yaşatmanın tek yolu budur.
                                                                                
                                                                           

“Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve kabiliyeti bundan sonraki inkişafı ile atînin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır. Bu söylediklerim hakikat olduğu gün, senden ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur:

Beni hatırlayınız !”

Mustafa Kemal ATATÜRK